Bir süredir pek de alışık olmadığımız şekilde vergi, sadece ekonomi yönetiminin değil tüm toplumun gündemini meşgul etmeye başladı. Bu durumdaki en önemli etkenlerden birisi de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in izlenen ekonomi politikası bağlamında sık sık vergilere yaptığı dikkat çekici vurgular ve atılacağını söylediği adımlardır. Bakan Şimşek'in her açıklaması, yeni bir düzenlemenin veya atılacak bir adımın habercisi. Vergi mükellefleri ise bu değişikliklerin kendilerini nasıl etkileyeceğini anlamaya çalışıyor.

Vergi gündeminin önemli başlıklarına geçmeden önce, son dönemde izlenen yeni vergi politikasının arka planına ve dinamiklerine kısaca değinmek istiyorum.

Ekonomiyi yeniden dengelenmek ve fiyat istikrarını sağlanmak için uygulanan sıkı para politikası maliye politikası araçlarıyla da destekleniyor. Bu hedeflere ulaşmak için para ve maliye politikalarının uyumlu bir şekilde çalışması gerekiyor. Bu doğrultuda bütçe disiplini, kamu harcamaları, borçlanma ve vergi, dezenflasyon ve ekonomide yeniden dengelenme için önemli destek araçlarıdır. Kamuda tasarruf tedbirlerinin devreye alınması ve vergide gelir artırıcı yeni önlemler işte bu yeni politika tercihinin sonuçları. Ancak vergiye ilişkin birazdan değineceğimiz somut adımların sadece konjöktürel bir politika tercihi olmadığını, kalkınma planı ve orta vadeli programda da karşılığının bulunduğunu belirtelim.

Bu bağlamda, temel vergi politikası hedefleri; vergi sisteminin dolaylı vergilere dayalı yapıdan doğrudan vergilere doğru dönüştürülmesi, verginin tabana yayılarak adaletin sağlanması, kayıt dışılığın azaltılması, vergi denetim ve tahsilatında etkinliğin sağlanmasıdır.

Son dönemde uygulanan vergi politikasının bazı önemli unsurlarına baktığımızda ise şunları söyleyebiliriz: Hükümet son birkaç yıldır pandemi, bölgesel savaşlara bağlı maliyet baskısı, deprem ve artan kamu harcamaları nedeniyle bozulan bütçe dengesini vergi gelirleri ile finanse etmeye çalışıyor. Bunu yaparken ek vergiler yanında gelir artırıcı bazı tedbirlere de başvuruyor. Bu eylemleri yukarıda belirttiğimiz hedeflere uygun olarak vergi sistemini revize edip etkinleştirerek yapmaya çalışıyor. Vergi gelirlerini, oran artışlarından çok istisna ve muafiyetleri kısarak, vergisiz alanlardan vergi alarak, denetimleri artırarak, kayıt dışılık ile daha sert mücadele ederek, ödenmeyen vergi borçlarını daha sıkı takip ederek sağlamaya yöneliyor. Bu adımları atarken, vergilerin enflasyonist etki doğurmamasına da özen gösteriyor. Bu çerçevede, vergi gelirlerini artıralım derken fiyat mekanizması yoluyla ilave maliyet enflasyonu yaratılmamasının, enflasyon beklentilerini bozucu adımlar atılmamasının, dolaylı vergiler yerine doğrudan vergilere dokunulmasının hedeflendiğini söylemek mümkün.

Uygulanan vergi politikası sonucunda son zamanlarda kamuoyunda tartışılan bazı önemli gelişmeler şunlardır:

Şirketlere Asgari Kurumlar Vergisi mi Geliyor?

Bakan Mehmet Şimşek’in asgari kurumlar vergisi üzerine çalıştıklarına yönelik açıklamaları büyük yankı uyandırdı. Bu açıklama, oldukça teknik bir alan olan vergileme bakımında doğal olarak da farklı yorumları beraberinde getirdi. Acaba kazansın kazanmasın tüm şirketlerden asgari bir vergi mi istenecekti? Sözü edilenin, 1990’larda da uygulaması yapılan kurumların yararlandıkları istisna kazançlar üzerinden asgari tutarda vergi alınması olduğu anlaşılıyor. Getirilmesi planlanan bu düzenlemenin arkasında yatan temel gerekçe ise kurumlar vergisinin genel oranının %25 olmasına (finansal kuruluşlar için %30) karşın efektif oranın %15’ler düzeyinde gerçekleşmesidir. Bu ise sayıları 30’u bulan istisnalar ile teşvik amaçlı oran indirimleri sebebiyledir. Sonuç olarak, faaliyetleri karlı olup kurumlar vergisi beyannamesinde istisna ve indirimler nedeniyle ödenecek vergisi oluşmayan şirketlerden, yararlandıkları istisna ve indirim tutarlarının belli bir oranının vergi olarak ödenmesi talep edilebilecektir. Henüz konunun detayları paylaşılmış değil. Ancak bu aşamada kurumlar vergisi matrahlarındaki erozyonun telafisini sağlayarak doğrudan vergi gelirlerinin payının artırılmasının hedeflendiğini söyleyebiliriz.

Gayrimenkul Kazançlarının Vergilenmesinde Yeni Bir Dönem mi Başlayacak?

Bu soru bu varlıklardan kira geliri ya da alım satım kazancı elde eden veya alım satım işlemleri nedeniyle tapu harçlarına muhatap olan milyonlarca mükellefini yakından ilgilendiriyor. Gayrimenkul kazançlarının vergilendirme kurallarının hem ekonomik rasyonalite hem de vergi sistemi açısından yeniden ele alınma ihtiyacı açık. Nitekim Hükümetin mali politika plan ve programlarında bu husus sıklıkla vurgulanıyor. Şimdi yeni vergi politikası yaklaşımı çerçevesinde; konut kiralarına uygulanan istisnanın gözden geçirilmesinden çoklu mülk sahipliğinden doğan kira gelirlerin vergilendirme şekline, beş yıldan önce elden çıkarılan gayrimenkullerin de kademeli vergi kapsamına alınmasından, alım satım işlemlerinde gerçek değer üzerinden (zorunlu ekspertiz uygulaması) işlem yapılmasını (tapu harcı ödenmesi vd.) sağlayacak sistem değişikliğine kadar önemli düzenlemelerin masada olduğu anlaşılıyor.

Vergi Denetiminde Yeni Yaklaşımlar ve İletişim Stratejisi

Uygulamada olan vergi politikası hedefleri için vergi denetiminin nicel ve nitel olarak arttığı bir dönem yaşanıyor. Son 20 yılda çıkarılan 13 vergi affının da etkisiyle vergi denetimi uzun zamandır geri plandaydı. Yeni vergi politikası döneminde, vergi denetiminin risk odaklı ve yapay zekâ dahil teknolojik imkanlar çerçevesinde aktif bir rol oynayacağı anlaşılıyor. Bu çerçevede, özellikle kayıt dışı ekonomi ile mücadele kapsamında para hareketlerinin izlendiği, çapraz kontrollerin yapıldığı ve yaygın ve yoğun denetimlerle caydırıcılık etkisinin oluşturulduğunu gözlemliyoruz. Bakan Şimşek’in daha önceleri pek alışık olmadığımız tarzda, vergi denetimlerine yönelik net açıklamalarını yeni dönem vergi politikasının bir iletişim stratejisi olarak görmek mümkün.

Geçtiğimiz günlerde, Gelir İdaresi Başkanlığı, vatandaşların vergi kaçaklarını hızlı ve kolay ihbar edebilmesini sağlayacak yeni kanalların duyurusunu yaptı. Bu kanallar arasında sosyal medya kanallarının bulunması ayrıca dikkat çekici. GİB ’in açıklamasında, ihbar sonucunda tahsil edilecek vergi ve cezanın %10’unun yasa gereği ihbarcıya ödeneceğine yer verilmesi ise yeni yaklaşımdaki netliği ortaya koyuyor. Mevzuatımızda zaten mevcut olan ihbar sisteminin yeniden toplumun gündemine taşınması yukarıda ifade ettiğimiz yeni denetim ve iletişim stratejisinin bir sonucudur.

Vergi Alacaklarının Tahsilat ve Takip Süreçleri Sıkılaştı

İçinden geçilen ekonomik konjöktürde, vergi mükelleflerinin finansmana erişimleri zorlaştı, ulaşılsa bile maliyetler oldukça arttı. Bu zorlu koşullar, vergi mükelleflerini kimi zaman finansal yönetim yaklaşımı ile vergi ödemelerini önceliklendirmemeye itebiliyor. Uygulamaya alınan yeni vergi politikası yaklaşımında, mükelleflerin tahakkuk etmiş ama ödemesi geciktirilmiş borçlarının olabildiğince hızlı tahsil edilmesi hedefleniyor. Maliye, hem sahada vergi daireleri hem de vergi denetimleri aracılığıyla alacaklarını tavizsiz tahsil etmeye çalışıyor. Bu bağlamda, Kasım 2023’ de aylık %3,5’a çıkarılan gecikme zammı oranı geçtiğimiz ay %4,5 olarak revize edildi.

Son olarak, yeni vergi politikasının kodlarında vergi aflarına yer olmadığını da belirtelim.


Hakkı SAYAN

Ortak, Yeminli Mali Müşavir

Diğer Makaleler