Yüz yılın seçiminde milyonlarca vatandaşımız sandıklara giderek oy kullandı ve Türkiye seçimini yaptı. Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri, Erdoğan ve Cumhur İttifakının zaferiyle sonuçlandı. Ekonomi gündemi, aylardır seçim süreciyle meşguldü. Bu süreçte, milli bütçeyi zorlayacak olan birçok seçim vaadi işittik. Bunların bir kısmı çoktan hayata geçirildi.
Seçim sürecinde iş dünyası, yatırım kararları için kendini beklemeye almış, belirsizlik dolayısıyla piyasalarda meydana gelen dalgalanmalar ise ekonomiyi bir hayli yormuştu. Dolayısıyla, parlamentoda istikrarlı ve öngörülebilir yapının oluşması, ekonomi için son derece hayırlı oldu. Ancak önümüzde daha Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu var.
Yani, "herkes işine dönsün" demek için biraz daha beklememiz gerekiyor.
Anket Sonuçları Seçim Öncesi Sıcak Para Akımlarını Artırdı
Seçim sürecinde açıklanan bazı anketler, Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu’nun zaferine işaret ediyor; muhalefetin seçimi kazanma ihtimali yabancı yatırımcıların beklenti ve kararlarını şekillendiriyordu.
Muhalefetin seçim vaatleri, Türkiye ekonomisinin “sıcak paraya reel getiri sağlayan” bir yapıya bürüneceğinin işaretlerini vermekteydi. Bu beklentiler doğrultusunda, son iki aylık dönemde %28’ler bandında olan borsadaki yabancı payı, seçime çok kısa bir süre kala %30’un üzerine çıktı.
Seçim yaklaşırken ağırlığını iyice artıran Batı kaynaklı yabancı sermaye, Borsa İstanbul’da ilginç hisse hareketlerinin meydana gelmesine sebep oldu. Düşüş trendinde olan BIST 100 endeksi, yabancı etkisiyle yönünü yukarı çevirdi. Ancak ilginç olan, bu yükselişin büyük ölçüde yabancı etkisiyle ve belli hisselerin üzerinden gerçekleşmesiydi.
Örneğin sanayi ve enerji sektörlerindeki düşüş eğilimi, BIST 100 endeksi yükselirken de devam etti. Buna karşın belli bazı şirketlerin hisseleri çok güçlü bir şekilde değer kazandı.
Bankacılık Endeksi, Tavandan Tabana
Borsa İstanbul’da genelde en hızlı yabancı girişi alan şirketler büyük holdingler ve bankalar oluyor. Geçmiş yılların tecrübesi bize şimdiye kadar hep bunu gösterdi. Seçimden önceki süreçte de artan yabancı girişinin yine banka hisselerine yöneldiğini ve seçime bir hafta kala bankacılık endeksinin “tavan-tavan” gittiğini gördük.
Ancak seçimler yabancı sermayenin “istediği gibi” sonuçlanmamış olacak ki, hafta başı itibariyle BIST 100 endeksinde çok sert bir düşüş yaşandı. Bu sert düşüşte en çok bankacılık endeksinin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Yabancılar hızlı bir şekilde banka hisselerini elden çıkardılar ve güçlü yükseliş trendi, seçim sonuçlarıyla birlikte tam tersine döndü. BIST 100 endeksi haftanın ilk gününü %6 civarında değer kaybıyla tamamladı. Bankacılık endeksi ise günlük %8-%9 civarı düşüşler yaşıyor. Aynı şekilde holding hisseleri de yatırımcısına kaybettiriyor.
Yabancı yatırımcılar önümüzdeki dönemde bankaların kârlılığın daha düşük olacağı beklentisiyle hareket edip, çıkış yapıyorlar.
TCMB Düzenlemeleri Bankacılık Sektörünü Etkiliyor
An itibariyle bankalarda TL kredi-mevduat makasları eksi seviyelerde. Diğer yandan özellikle Merkez Bankası düzenlemeleri bankaların belirli rasyolara uymasını zorunlu kılıyor. Bütün bu düzenlemelerin bankaların kârlılığını etkileyeceğini öngören yatırımcılar, BIST’teki banka hisselerinden uzaklaşıyor.
Başta yabancı yatırımcı olmak üzere seçimden hemen önce bu havanın değişeceğini öngören birçok yatırımcı, seçim sonuçlarıyla birlikte hayal kırıklığına uğradı. Açıkçası bugün bankalara gönderilen Merkez Bankası Uygulama Talimatı’nın da bankacılık endeksindeki kötüye gidişi bir miktar hızlandırabileceğini düşünüyorum.
Menkul Kıymet Tesisi
Geçen yıl Merkez Bankası; bankaları, TL dönüşümüne adeta zorlayan çok önemli bir hamle yapmıştı. Menkul Kıymet Tesisi Hakkında Tebliğ ile bankaların döviz yükümlülüklerine karşılık, TL cinsinden menkul varlık bulundurmaları zorunlu hale getirilmişti. Liralaşma stratejisi kapsamında bu Tebliğ’de zaman içerisinde bazı değişiklikler yapıldı.
Tüm bu düzenlemelerle, banka bilançolarındaki TL payının artırılması, döviz yükümlülüklerinin de azaltılması hedeflenmişti.
Dün itibariyle Merkez Bankası, bütün bankalara yeni bir uygulama talimatı daha gönderdi. Bugüne kadar olan süreçte ihtiyaç kredilerinde uygulanan bazı kısıtlamalar vardı, ama, kredi kartı nakit avans çekimleri ve kredi kartıyla döviz-altın alımları çok ucuz kalmıştı. Bireysel yatırımcılar, şayet kredi kartı limitleri yeterliyse, çok ucuz bir maliyetle kredi kartıyla döviz ve altın alımı yapabiliyorlardı. Bu durum öyle bir hal almıştı ki, kredi kartıyla döviz ve altın alımı adeta teşvik ediliyor gibiydi.
Kredi kartı faizi, düşük olan politika faiziyle uyumlu olarak belirlenmiş olduğu için bu günlere bu şekilde gelinmişti. Bu durumu engellemek isteyen Merkez Bankası, bankalara gönderdiği bir talimatla bazı zorunluluklar getirdi. Buna göre; bireysel kredi kartlarıyla yapılan nakit çekimi ve kuyum harcamalarının kredi türüne göre %30 menkul kıymet tesisine tabi olması kararlaştırıldı.
Bankacılık Sektörünün Kârlılığı
Her ne kadar bir süredir, döviz kurlarını kontrol altına almak için bankaların pek de hoşlanmadığı düzenlemeler yapılıyor olsa da, sektör 2022 yılını tüm zamanların en yüksek kârlılık seviyesiyle tamamladı.
BDDK verilerine göre, bankaların 2022 yılındaki toplam net kârı %366 artışla 433,5 milyar TL'ye yükseldi.
Tabii, bankacılar bu kârın reel olmadığını, bankaların esas işi olan mevduat toplayarak kredi kullandırma işinden, faiz oranları nedeniyle kâr etmediklerini ileri sürüyorlar.
Merkez Bankasının her tebliğ değişikliği, her bir uygulama talimatı; borsadaki banka hisselerine olan teveccühü azaltıyor olabilir. Ancak bankacılık sistemimiz oldukça güçlü ve bankaların sermaye yeterliliğini sağlamak suretiyle oluşturduğu kalkan, sektördeki riskleri dengeliyor.
Pandemi sonrası gelişen süreçte ABD’deki bazı bankaların batması, Türkiye’de ise sektörel olarak tarihi kârlılık rekorunun kırılması, bir şeyleri gösteriyor olsa gerek.
Borsa İstanbul Çok Cazip, Kısa Vadede Riskli
Geçen ay yayımlanan TCMB Piyasa Katılımcıları Anketi'ne göre, yıl sonu Dolar kuru beklentisi 23,15 TL olarak gerçekleşti. Resmi tahminlerin her zaman daha iyimser yapıldığını hatırlatalım. İyimser resmi tahminler bile, önümüzdeki dönemde döviz kurlarındaki artışı öngörüyor. Bütün bu öngörüler, borsada yaşanan dalgalanmalar ve yüksek enflasyon ortamı; vatandaşları tekrardan döviz ve altına yönlendirmekte. Böyle bir ortamda, Merkez Bankası’nın kurlarda kontrollü bir artışı temin etmek için, bazı müdahalelerde bulunması şart.
Ve bu müdahaleleri 2022’yi rekor kârlılıkla kapatan bankacılık sektörü üzerinden yapması da gayet doğal.
Bu düzenlemeler ve yabancıların banka hisselerinden çıkışı, elbette bankacılık endeksini ve dolayısıyla bir bütün olarak Borsayı olumsuz etkiliyor.
Ancak her şeye rağmen, yüksek enflasyon ve düşük faiz ortamında, Borsamız cazibesini koruyor.
Son 1 yılda Mart ayı TÜFE rakamlarına göre enflasyon %50 seviyesinde gerçekleşti. Oysa geçtiğimiz yıl Mart ayına göre Borsa İstanbul 1 yılda %115 getiri sağladı. Yani borsa, açık bir şekilde enflasyonun üzerinde getiri sağlıyor.
Ayrıca borsamızın fiyat/kazanç (F/K) oranı bakımından oldukça ucuz olduğunu söyleyebiliriz. Dünya borsalarına baktığımızda; Brezilya, Polonya, Güney Afrika ve Meksika gibi ülkelerin borsalarındaki fiyat/kazanç oranlarının Türkiye’nin oldukça üzerinde kaldığını görüyoruz.
Türkiye’de Mayıs ayı itibariyle F/K oranı 7’ler civarında. Sıklıkla değişkenlik gösteren bu oran, Türkiye’de uzun süredir düşük seviyelerde. Bu oranın; Türkiye ile aynı kategoride olduğu değerlendirilen Çek Cumhuriyeti’nde 40, Polonya’da 15,5, Güney Afrika’da 14,8 ve Malezya’da 19 olduğunu görüyoruz.
Açıkçası ben, tarihin en düşük seviyesine inen yabancı payının, uzun vadede mutlaka artacağını ve o zaman borsamızın bu denli ucuz olmayacağını bekliyorum.
Ancak uyarmakta fayda var.
Seçim süreci henüz devam ediyor ve Cumhurbaşkanlığı seçimi biter bitmez yerel seçim sürecine giriliyor. Sadece 10 ay sonra belediye seçimleri var. Kısacası Türkiye bir süre daha seçim ortamını yaşayacak. Bu süreçte, küçük yatırımcıya, kısa vadeli pozisyon almamalarını öneriyorum. Zira önümüzdeki dönemde meydana gelecek gelişmelere göre hem aşağı hem de yukarı yönlü dalgalanmalar mutlaka olacaktır. Son 3 yıldaki gibi sürekli yukarı yönlü bir borsa olmayacak.
Ekonomiye Odaklanalım
Seçim sürecinde ekonomiyle ilgili birçok vaatler yapıldı, tabiri caizse kesenin ağzı açıldı. Şimdi ekonomi yönetimi 28 Mayıs’tan sonra bu vaatlerin kaynaklarını bulmaya odaklanacak.
Önümüzde bir de belediye seçimleri var. Ülkemizde ne yazık ki mahalli seçimlerde bile merkezi bütçeyi ilgilendiren vaatler yapılabiliyor. Üst üste yapılan seçimler, verilen sözler, ekonomiyi zorluyor.
İnşallah önümüzdeki belediye seçimleri için ekonomiyi zorlayacak vaatlerden ve uygulamalardan kaçınılır. Ve umarım hizmeti merkeze alan bir propaganda süreci yaşanır. Zira ekonominin nefes almaya ihtiyacı var.