Son zamanlarda Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından ardı ardına açıklamalar yapılıyor. Ekonomi yönetimi bugüne kadar alışılageldiği üzere, para piyasaları hakkında söz söyler, bu suretle kamuoyunda ve karar alıcılarda beklentiler oluşturur, etki meydana getirirdi.

Ancak Mehmet Şimşek kamuoyunu yönlendirme konusunda yelpazeyi geniş tutuyor. Faiz veya döviz kurları şöyle dursun, vergiyle ilgili de birçok mesaj veriyor Sayın Bakan. Gündemi sürekli sıcak tutarak farkındalık düzeyini ve vergiye olan uyumu artırmak istiyor belli ki. Ve bunda da şu ana kadar başarılı olduğunu söyleyebiliriz.

Yapılan açıklamalara çeşitli eleştiriler geldiğini görüyorum. Ancak ben, Sayın Şimşek’in yaptığının doğru olduğunu düşünüyorum. Hatta bu politikanın etkilerini bir vatandaş olarak gözlemleyebiliyorum.

Bugün, irili ufaklı her türlü işletmede, IBAN’a para atma meselesi konuşuluyor. Fişlerdeki hatalı KDV oranlarıysa günlerce tartışıldı.

Sadece farkındalık oluşması bile vergi ödeme eğilimini artırabilir ve böylece kayıt dışılık bir nebze olsun azalabilir. Önümüzdeki dönemde Maliye’nin daha proaktif olduğu, yani meydanda kendini gösterdiği günleri yaşayacağız.

Popüler Konu: İhbar İkramiyesi

Geçenlerde Bakan Şimşek sosyal medya hesabı üzerinden, ihbarda bulunan vatandaşların ödüllendirileceğini, kaçırılan vergi ve kesilen cezanın % 10’unun ihbarcıya verileceğini açıkladı.

Bu açıklama oldukça büyük bir yankı uyandırdı.

Evet…

Vergi kaçakçılığını Maliye’ye bildirmek ve yapılan bu iş birliği karşılığında ikramiye almaya hak kazanmak mümkün.

Peki ikramiye alabilmek için ne gerekiyor?

Öncelikle ihbarcı, kimliğini saklamadan Maliye’ye başvurmalı. Maliye isimsiz ihbarları çoğu zaman dikkate almıyor. Zira, başkalarını mağdur etmek adına Maliye denetimi bir silah olarak kötü niyetli bir biçimde kullanılabiliyor.

Maliye, yazılı dilekçelerle yapılan ihbarları daha fazla ciddiye alıyor, peşine düşüyor. Hele bir de bu dilekçeye fiş, fatura ve benzeri belgeler eklenirse, doğrudan hedefe yönelik denetimler yapılıyor. Tabii, ihbar dilekçesinde, ikramiye istendiğini de belirtmek lâzım. İhbarın geriye dönük 5 yılı geçmemesi lâzım. Zira, vergiyi doğuran olayı takip eden takvim yılından itibaren 5 yıllık bir süre geçmesiyle, vergi zamanaşımına uğruyor.

İhbar Kanunu 93 yıldır uygulanıyor!

Şimdi söyleyeceklerim, herkesi bağlamıyor. Lütfen hoş görün. Amma ve lâkin, bir doktorun özel muayenehanesine gidiyoruz mesela. Fiş yok, fatura yok. Sağlığım önemli, gerisi boş diyerek fahiş bir fiyat ödüyoruz. Buradan devlete bir kuruş bile vergi gitmediği gibi, bu usulsüzlüğü kolaylıkla ihbar edebileceğimiz de aklınıza gelmiyor. Bu gayet doğal. Vatandaş ihbar hakkını nasıl kullanacağını bilmeyebilir. Uğraşmak istemeyebilir. Ancak vergi kaçakçılığına alet olduğumuzun bilincinde miyiz? Bunu sorgulamamız gerekiyor.

İşte bu günlerde sayın Bakan’ın ihbar meselesini gündeme getirirken yaptığı şey, farkındalık oluşturmaktan başka bir şey değil.

Belli bir kesim, Sayın Bakan’ın bu açıklamalarını eleştiriyor. Neymiş, vatandaş ihbara özendiriliyormuş. Geçen gördüm; DEM Parti Grup Başkan Vekili açıklama yapıyor, ihbar suretiyle halkı “”birbirine düşürmekten” bahsediyor.

Ne münasebet!

Sokakta adli bir vaka gördüğümüzde, kolluk kuvvetlerine haber vermeyecek miyiz? Vergi kaçakçılığını Maliye’ye haber vermenin bundan ne farkı var?

Zaten Türkiye’de yıllardır uygulanan bir “vergi ihbar kanunu” var. Bu ihbar kanunu hangi yılda TBMM’de kabul edilmiş, biliyor musunuz?

Bu Kanun’un TBMM’de kabul tarihi 26 Aralık 1931. 90 yılı aşkın mazisi olan 1905 Sayılı İhbar Kanunu ülkemizde hali hazırda uygulanmakta.

Yani bugün yeni icat edilmiş bir şey yok!

İhbarın Parasal Yönü Önemli mi?

Maliye Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre geçen sene 176 kişiye ihbar ikramiyesi ödenmiş. Toplam ödenen miktar ise 14 milyon lira civarında.

Bu ihbarlar sayesinde Türkiye Maliyesi kurtulmuş değil elbet. Ancak şunu bilmemiz lâzım. Bütçemizin %85’i vergi gelirlerinden oluşuyor. Af kanunları çıktığında hepimiz serzenişte bulunuyor; “Bu kanunlar ödeyeni cezalandırıyor, vergi kaçıranın yanına kâr kalıyor” diyorduk.

Hal böyle iken, vergi kaçıranın Maliye’ye bildirilmesinin ne sakıncası olabilir?

Son Olarak…

Bütçe açıklarını kapatmak adına tasarruf tedbirlerinin uygulandığı günlerdeyiz. Elbette bütçe giderlerine odaklanmamız gerekiyor. Ancak vergi kayıp kaçağının önlenmesi ve vergi gelirlerinin adil bir şekilde tahsil edilerek, artırılması da bir mecburiyet.

İhbar edip etmemek, vatandaşın tercihine kalmış. Ancak en azından fiş alalım, fatura alalım, aldığımız fişe şöyle 10 saniye bir göz gezdirelim. Bizim vasıtamızla vergi kaçırılmasına izin vermeyelim.

Sadece bu bile yeterli olacaktır.

 

 


İsmail Vefa AK

Ortak, Yeminli Mali Müşavir