Değerli okurlar!

Bildiğiniz üzere 6 Şubat’ta ülke olarak emsali görülmemiş bir deprem felaketi yaşadık. On binlerce vatandaşımız hayatını kaybederken, tahminlere göre depremin ülke ekonomisine olan maliyeti 100 milyar doları buldu. Maliye, 2023 yılı bütçesine ek olarak bir bütçe daha yapmak zorunda kaldı. Depremin yaralarını sarmak için ihtiyaç duyulan ek mali kaynaklar, yeni vergiler ihdas edilmek suretiyle karşılandı.

Bir kereye mahsus olmak üzere ek MTV ve ek vergi uygulamaları hayata geçirildi. Yeni ekonomi yönteminin iş başı yapmasıyla birlikte, bütçe disiplinini sağlamak adına uygulanan politikalar kapsamında, diğer bazı vergisel düzenlemeler de yapıldı.

Sonuç olarak 2023 yılı “en vergili” yıllardan biri olarak kayıtlara geçti.

Ek Vergiler Yargıya Taşındı

Ek vergiler dolayısıyla önemli bir vergi yüküne katlanmak zorunda kalan bazı mükellefler Maliye’yle mahkemelik oldu.

Öncelikle ek MTV’nin alınmasını öngören yasal düzenlemenin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi nezdinde açılan dava karara bağlandı. Mahkeme, yapılan itirazı oy birliğiyle reddetti. Böylece; 2023 yılına mahsus olarak çifte MTV ödenmesini öngören yasal düzenleme, bir nevi yüksek mahkeme onayından geçmiş oldu.

Ancak kurumlar vergisi beyanındaki unsurlar üzerinden alınan “ek vergi” ile ilgili yargı süreci devam ediyor. Mahkemeler ilk aşamada ek vergiye yapılan itirazları reddetti. Bu arada konu yine Anayasa Mahkemesi’ne intikal etti. Ek verginin yargı serüveni, yüksek mahkemenin vereceği kararla nihayet bulacak.

Ek Vergi Neydi?

Ek vergi; kurumlar vergisi beyannamesinde gösterilen bazı istisna ve indirim kalemleri ile indirimli kurumlar vergisi matrahı üzerinden hesaplanan bir vergi olarak kurgulandı.

İlk zamanlar; “Maliye, ek kurumlar vergisi getiriyor, maç bittikten sonra oyunun kuralı değişiyor” şeklinde eleştiriler yapılmıştı. Zira bu vergi, sadece kurumlar vergisi mükelleflerinden alınmak üzere getirilmişti ve hesaplaması, kurumlar vergisi beyanında gösterilen rakamlar üzerinden yapılıyordu. 

Ancak yasal düzenleme kurumlar vergisi kanunu içerisinde yapılmamıştı. Sadece, kurumlar vergisi beyanındaki bazı unsurlar bir nevi hesaplama aracı olarak kullanılmıştı. Yani ek vergi, kurumlar vergisinden ayrı ve yeni bir vergi olarak hayatımıza girdi.

Vergileme mantığı da oldukça basitti. Beyanname üzerindeki istisna ve indirim kalemlerine %10’luk bir oran uygulanıyordu. (Bazı kalemlerde %5.)

Normalde mükellefler kendi beyanlarına karşı vergi mahkemelerinde dava açamıyor. Ancak “ihtirazi kayıt” dediğimiz bir mekanizmayla vergi mahkemesinde dava açmak mümkün oluyor. Mükellefler bu süreçte ek vergiyi beyan ettiler ancak, ihtirazi kayıt koyup, yani beyanlarına şerh düşüp konuyu mahkemeye taşıdılar.

Maliye İşi Sıkı Tutuyor

Hâli hazırda Maliye işi oldukça sıkı tutuyor. Bir yandan, kanuni düzenlemelerin arkasında durarak yargı mercilerinde kuvvetli savunmalar yaparken, öte yandan ek mali yükümlülüklere uymayanlara yönelik tespit çalışmaları yürütüyor.

Özellikle ek vergiye uyum noktasında büyük bir hassasiyet var Maliye’de. Mükelleflere Maliye’den konuyla ilgili yazılar gelmeye başladı bile.

Maliye özetle; “Verilerinizi analiz ettik, tespitlerimize göre ek vergi beyan etmeniz gerekiyordu. Ancak beyan etmemişsiniz. Gelin bu vergiyi ödeyin veya durumu bize izah edin.” diyor.

Zaten bu işin böyle olacağı en baştan beri belliydi. Zira ek vergiyle ilgili çıkan Tebliğ’de, Maliye’nin konuyu sıkı takip edeceğine ilişkin işaretler mevcuttu.

Tebliğ düzenlemesi mealen; “… hak kazanılan istisna ve indirimleri beyannamede göstermek zorundasın. Göstermezsen veya beyannamede göstermekle birlikte indirimler/istisnalar satırına yazmazsan, senden bu vergiyi cezalı olarak tahsil ederim. Vergi affı kapsamında matrah artırımı yapsan bile, bu durum seni kurtarmaz.” diyordu.

Şimdi Maliye bu düzenlemelerin gereğini yerine getiriyor.

Ya İstisnayı Beyannameye Yazmamışsam?

Ek vergi, kurumlar vergisi beyannamesi üzerindeki istisna ve indirim kalemleri üzerinden hesaplanıyor demiştik. Bu vergiden kaçınmak için, bazı mükellefler bu istisna ve indirimleri beyannameye yazmamış olabilir. İşte bu, Maliye için üzerine gidilecek, hassas bir konu.

Diyelim ki şirket olarak, iştirak hissesi sattınız. Kurumlar Vergisi Kanunu 5/1-e maddesindeki şartları taşıyorsanız bu kazancınızın %75’i vergiden istisna. Yani 1 milyon satış kazancının 750 bin lirası vergi dışı. Ancak geçmiş yıllardan birikimli olarak gelen zararlarınız var ve zaten hiçbir şekilde kurumlar vergisi ödeme durumunuz yok.

Yani, “istisna olsa ne olur, olmasa ne olur” diyeceğiniz bir durum söz konusu. Ancak zarar nedeniyle hiç vergi ödememeniz gerekirken, istisna tutarı üzerinden %10 oranında, yani 75 bin lira deprem vergisi ödemek durumunda kalıyorsunuz.

Bu durumda olan bir şirket, pek tabi deprem vergisinden kaçınmak adına istisna satırını boş bırakabilir. İstisna rakamını saklamak suretiyle ek vergi hesaplamasından kaçabilir. İşte bu nedenle Maliye çıkardığı düzenlemede; “hak kazanılan istisna ve indirimlerin beyannamede gösterilmesi esastır” diyor ve ilgili tutarları beyannamede göstermeyen mükellefleri takibata tâbi tutuyor.

Peki istisnaya hak kazanmamışsam ne olacak?

İştirak hissesi satış kazancı örneğinden devam edelim.

Kurumlar Vergisi Kanunu 5/1-e maddesine göre; kurumların, en az 2 tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların %75’lik kısmı vergiden istisna. Ancak istisnanın uygulanması için bazı şartların sağlanması gerekiyor.

Bu şartlar olmadan “istisnaya hak kazanılması” mümkün değil. Onlardan biri de istisna kazancın pasifte özel bir fon hesabına kaydedilmesi. Bu husus kanun maddesinde açıkça yazıyor.

Kurumlar Vergisi Tebliği’nde ise şöyle bir bölüm var:

“Bu çerçevede, fon hesabına alınma işleminin, satışın yapıldığı yılı izleyen hesap döneminin başından itibaren kazancın beyan edildiği döneme ait kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarihe kadar yapılması gerekmektedir.”

İlgili bölüm şöyle devam ediyor:

“Anılan istisnadan geçici vergi dönemleri itibarıyla da yararlanılması mümkün olup belirtilen süre zarfında söz konusu kazancın fon hesabına alınmaması durumunda, kurumlar vergisi beyannamesinde istisnadan yararlanılabilmesi mümkün olmadığı gibi…”

Görüldüğü üzere bu istisnadan yararlanılması için, yani; ek vergi tebliğinde yer alan ifadeyle, istisnaya “hak kazanılması” için fon hesabına muhasebe kaydı yapmak lâzım.

Kısacası istisnadan yararlanmak için fon hesabına alınma işleminin 1 Ocak 2023-5 Mayıs 2023 tarihleri arasında yapılması zorunlu idi.

Şimdi şunu soralım:

Bugün itibariyle konu deprem vergisi değil de, istisnadan yararlanmak olsa; iştirak hissesi satış kazancı istisna tutarını fon hesabına süresinde kaydetmeyen mükellef, bu istisnaya hak kazanır mı? Maliye bu mükellefi istisnadan yararlandırır mı?

Yararlandırmayacağını, zaten kendi çıkardığı tebliğde söylüyor. E o zaman, deprem vergisinde de aynı yaklaşımı sergilemek zorunda.

Maliye, bu istisna özelinde fon hesabına kayıt yapmayan mükelleften deprem vergisi alırsa, o zaman fon hesabına kayıt yapılmadan istisnaya hak kazanıldığını kabul edecek. Kanuna ve kendi çıkardığı tebliğe aykırı hareket edecek.

İhtilaflara Sebebiyet Vermemek İçin…

Görünen o ki; Maliye bu deprem vergisinin peşini bırakmayacak. Önümüzdeki dönemde konuyla ilgili denetimler artabilir.

Ancak deprem vergisine esas olan kurumlar vergisi istisna ve indirimlerinin bazıları, belirli şartlara bağlanmış durumda. Bu şartlar gerçekleşmeden bu istisna ve indirimlere hak kazanılmıyor.

Maliye ise yaptığı düzenlemede zaten; hak kazanılan istisna ve indirimlerin beyannamede gösterilmesi esastır” diyor. Yapılacak denetimlerde; istisna ve indirimlere hak kazanılması konusuna hassasiyetle yaklaşılmalı. Ön Tespit ve İzah Değerlendirme Komisyonları, mükellefler tarafından yapılan açıklamaları dikkate alarak, ön yargısız karar vermeli.

Aksi takdirde bir sürü vergi incelemesine ve ihtilafa sebebiyet verilebilir.

Anayasa mahkemesi, belki ek vergiyi anayasaya aykırı bulmaz. Ancak bu durum, haksız uygulamalarla ilgili açılacak davaları engellemez.

 


İsmail Vefa AK

Ortak, Yeminli Mali Müşavir

Diğer Makaleler