Uzun bir süredir vergi affına ilişkin beklenti ve talepler ülke gündemini meşgul ediyor; çıkarılacak kanunun kapsam ve mahiyeti hakkında çeşitli tahmin ve yorumlar yapılıyordu. Cumhurbaşkanı’nın yeni bir vergi affını müjdelediği açıklamasından sonra, hâli hazırda Maliye tarafından yürütülen Torba Kanun çalışmalarına, vergi affına ilişkin hükümlerin de dâhil olduğu anlaşıldı. Beklenen kanun teklifi ise dün itibariyle AK Parti grubu tarafından TBMM Başkanlığı’na sunuldu.
Torba Kanun’un daha önceki af kanunlarıyla hemen hemen aynı olduğunu söyleyebiliriz. Oldukça geniş kapsamlı bir mali affı öngören kanun teklifinde; özellikle kamu alacaklarının yapılandırılması ile matrah ve vergi artırımı düzenlemeleri dikkat çekiyor. Zira bu düzenlemeler, milyonlarca vatandaşı ve vergi mükellefini yakından ilgilendiriyor. Kanun teklifinde, kamuoyunda kasa affı ve stok affı diye bilinen uygulamalar da yer alıyor. Böylece işletme kayıtlarının düzeltilmesi kapsamında; kasa, ortaklardan alacaklar ve stok hesaplarının gerçeğe uygun hale getirilmesi de söz konusu olacak. Kanun teklifinde ayrıca; gelir vergisi, kurumlar vergisi, KDV, damga vergisi ve harçlar kanunu gibi temel mali düzenlemeleri ilgilendiren birçok farklı madde de bulunuyor.
Matrah ve Vergi Artırımları İncelemeden Koruyor
Borç yapılandırmasından sonra en çok talep gören ve beklenen kanuni düzenlemelerin başında hiç şüphesiz matrah ve vergi artırımı uygulaması geliyor. Zira bu uygulama, mükellefleri vergi incelemesi ve diğer ilave tarhiyatlardan koruyor. Bu nedenle de kamuoyunda vergi sigortası olarak nitelendiriliyor. Daha önceki af kanunlarında mükellefler; gelir vergisi ve kurumlar vergisi matrahları ile gelir stopaj, kurum stopaj ve katma değer vergilerini artırma imkânına sahip olmuşlardı. Bu suretle, mükellefler hakkında artırımda bulunulan yıllar için vergi incelemesi veya başkaca bir tarhiyat yapılmamaktaydı. Şimdiki Torba Kanun’da da aynı düzenlemelerin yapıldığını görüyoruz.
Ancak mükellefler, kapsamda olmayan başka vergi türleri için her an incelenebilirler. Bu incelemelerde müfettişler şirketin bütün hesap ve ödemelerini inceleyebilir, matrah artırımı yapılmamış vergi türleri için tarhiyat önerebilirler.
Örneğin bir mükellef, devam eden bir vergi incelemesi sırasında çıkarılan kanun hükümlerinden faydalanarak kurumlar vergisinden matrah artırımı yapmış olsun. Kanun teklifine göre vergi müfettişi; devam eden incelemeyi Kanun’un Resmî Gazetede yayımını izleyen 7 iş günü içinde bitirmek zorunda. Bu süreden sonra vergi incelemesine devam edilemiyor ve müfettiş, kurumlar vergisi tarhiyatı öneremiyor. Ancak Müfettişin, şirket kayıtlarından çeşitli hususları incelemesi ve başka bir vergi türünü ilgilendiren tespitler yapması mümkün.
Matrah Artırımı Oran ve Tutarları
Kanun teklifine göre gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri; 2018 yılı için %35, 2019 yılı için %30, 2020 yılı için %25 ve 2021 yılı içinse %20 oranında matrah artırımı yapabilecek. 2022 yılı ise kanun kapsamında yer almıyor. Eğer mükellefler tarafından bahse konu yıllar için herhangi bir beyanname verilmemişse veya zarar nedeniyle matrah oluşmamışsa, belirlenmiş asgari tutarlarda artırım yapılabilecek. Durumu böyle olan gelir vergisi mükellefleri için; işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek erbabı için farklı asgari matrahlar belirlenmiş durumda.
İlgili yıllarda matrah beyan etmeyen kurumlar vergisi mükellefleri ise aşağıda yer alan asgari tutarlarda matrah artırımı yapabilecekler.
- 2018 yılı için 200.000 TL
- 2019 yılı için 215.000 TL
- 2020 yılı için 230.000 TL
- 2021 yılı için 260.000 TL
Tabi, bu tutarların TBMM’de yapılan görüşmeler sonrasında kesinlik kazanacağını hatırlatmak lâzım.
Artırılan matrahlar üzerinden %20 oranında vergi alınması öngörülüyor. Ancak belirli şartlar altında %20 yerine, %15 oranında vergi ödemek de mümkün. Bunun için;
- Artırımda bulunulan yıla ait beyannameleri kanuni süresinde vermiş olmak,
- Tahakkuk etmiş vergileri, beyanname üzerindeki damga vergisi de dâhil olmak üzere süresinde ödemiş olmak,
- Ve borç yapılandırması hükümlerinden yararlanmamış olmak gerekiyor.
Önceki af kanunlarında olduğu gibi KDV mükellefleri de vergi artırımı uygulamasından yararlanacak. Uygulama kapsamında, her bir vergilendirme dönemi için KDV beyannamelerindeki hesaplanan KDV’nin yıllık toplamı esas alınacak ve bu toplam üzerinden 2018 yılı için %3, 2019 yılı için %3, 2020 yılı için %2,5 ve 2021 yılı için %2 oranından az olmamak üzere KDV artırımı yapılacak.
Stopajlar da Artırım Kapsamında
Tıpkı daha önceki yasalarda olduğu gibi gelir ve kurumlar vergisi stopajları için de vergi artırımı yapılabilecek. Gelir Vergisi stopajları Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesi, Kurumlar Vergisi stopajları da Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15 ve 30’uncu maddeleri uyarınca yapılıyor. Vergi artırımı için; bu maddeler kapsamında verilen muhtasar beyannamelerde yer alan ödemelere ilişkin gayrisafi tutarların yıllık toplamı esas alınacak. Bu toplam üzerinden yıllara göre belirlenmiş farklı oranlarda vergi hesaplanarak, vergi artırımı yapılacak.
Kanun Teklifiyle Kâr Dağıtımına Bağlı Stopaj İlk Defa Kapsama Alınıyor
Önceki af kanunlarında; serbest meslek kazançları, kira gelirleri, yıllara sari inşaat ve onarım işleri, çiftçilere yapılan ödemeler ile esnaf muaflığı kapsamında elde edilen gelirler üzerinden yapılan stopajlar için vergi artırımı yapılabiliyordu. Ancak kâr dağıtımına bağlı olarak yapılan stopajlar, vergi artırımı kapsamında değildi. Yeni kanun teklifinde ise çok önemli bir yenilik yapılıyor. Artık kâr dağıtımına bağlı stopajlar da vergi artırımı hükümlerine tâbi olacak.
Bu Yenilik Kâr Payı Sayılan İşlemler İçin Çok Önemli
Pandemi döneminde sermaye şirketlerine kâr payı dağıtımı konusunda bazı sınırlamalar getirilmiş, şirketler bu sınırlamaları ortaklara para çıkışı yapmak suretiyle aşmaya çalışmıştı. Bilindiği üzere, ortaklara borç para vermenin bazı vergisel sonuçları bulunuyor. Ortaklara verilen borçlar nedeniyle şirketlerin transfer fiyatlandırması kurallarına uygun olarak emsaline uygun bir faiz oranıyla faiz geliri hesaplaması gerekiyor. Diğer taraftan ortak veya ortakla ilişkili kişilerden kullanılan borçlar şirketler açısından örtülü sermaye riskini de beraberinde getiriyor. Vergi müfettişleri incelemelerde en çok bu hususlara bakıyor; emsaline uygun faiz oranıyla borç verilmediğini veya örtülü sermaye durumunu tespit ettiklerinde de cezalı rapor yazıyorlar.
Yasal düzenlemelere göre transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar ile örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faiz ve benzeri ödemeler, hesap dönemi sonunda dağıtılmış kâr payı veya ana merkeze aktarılan tutar sayılıyor. Bu nedenle, şirketler kurumlar vergisi riskinin yanında, ayrıca kâr dağıtımına bağlı stopaj riskiyle de karşı karşıya bulunuyor.
Daha önce de ifade ettiğim gibi, pandemi döneminde şirket veya grup içi borçlanmalar büyük bir artış gösterdi. Şirketler bu dönemde sıklıkla değişen faiz oranları nedeniyle emsal faiz oranı belirlemekte güçlük çektiler ve ayrıca giderek artan bir örtülü sermaye riskiyle karşı karşıya kaldılar. Öte yandan ticari hayatın normal seyrinde, şirketler her zaman ortakları ve ilişkili kişilerle işlemler yapabilmekte, kâr payı sayılmayı gerektirecek tereddütlü durumlar her zaman söz konusu olabilmektedir.
Kanun Teklifiyle Çelişki Ortadan Kalkacak
Daha önceki kanun uygulamalarında; gelir vergisinin ayrılmaz bir parçası olan kâr dağıtımına bağlı stopajın artırıma konu olmaması oldukça çelişkili bir durumu ifade ediyordu. Zira gelir vergisi mükellefi, kâr payı ödemesini de ihtiva eden menkul sermaye iradı için matrah artırımı yapabiliyor, ancak hesaplanan vergiden mahsup edilecek olan stopaj için kârı dağıtan kurum tarafından vergi artırımı yapılamıyordu.
İşte bu gibi nedenlerle kâr dağıtımına bağlı stopajın, vergi artırımı uygulaması kapsamına alınmasının gayet isabetli olduğunu düşünüyorum.
Son Sözlerim
Vergi aflarının; vergi bilincini bozduğunu, Devletin denetim fonksiyonunu anlamsız kıldığını, vergisini zamanında ödeyen dürüst mükellefleri cezalandırdığını ve vergi kaçıranları ödüllendirdiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Açıkçası, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere ekonomi yönetiminin bu türden düzenlemelere karşı olduğuna inanıyorum. Ve yine, bu kanun teklifine; asgari ücret zammı ve EYT düzenlemesi için yapılan “seçim yatırımı” eleştirisiyle yaklaşmayı doğru bulmuyorum. Yüz yılda bir yaşanan pandemi, sonrasında meydana gelen küresel ekonomik kriz, Rusya-Ukrayna savaşı ve ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon ortamı, ne yazık ki bazı tedbirler almayı zorunlu kılıyor. İşte bu kanun teklifi de alınması gereken tedbirlerden bir tanesi. Kamuya borcu olan vatandaşların borcunu taksitlendirmesi, şirketlerin vergisel işlemler açısından temiz bir sayfa açması ve Devletin de bütçe dengeleri açısından biraz tahsilat yapması gerekiyor. Bütün bu nedenlerle belki de son kez geniş kapsamlı bir mali af kanunun çıkması gerekiyordu. Bütün kalbimle ve daha yazılacak başka birçok gerekçeyle bu kanunun; son af kanunu olmasını ve ülke ekonomisi için hayırlar getirmesini temenni ediyorum.