Nüfus artışları, kuraklıklar, savaşlar, göçler ve yükselen gıda fiyatları, küresel çapta yaşanacak olan bir gıda krizini adeta tetikliyor. Koronavirüs salgınıyla birlikte gıda tedarik zincirinde yaşanan sorunlar, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte daha farklı bir boyut kazandı. Çin devletinin dünyadaki tüm tahılların yarısını stokladığı haberleri geçen yıl gündemi bir hayli meşgul etmişti. Bu sene de, dünyanın en büyük ikinci buğday üreticisi olan Hindistan, yaşanan aşırı sıcakları gerekçe göstererek ülke dışına buğday satışını durduğunu açıkladı. Bu haberden sonra buğday fiyatları arttı. Buğday fiyatlarının yanı sıra mısır ve soya fasulyesi gibi temel gıda maddelerinde de fiyat artışları yaşandı.
Tüm bu gelişmeler ülkemizi de oldukça yakından ilgilendiriyor. Büyük bir nüfusa sahip olan Türkiye’nin gıda tedarikinde yaşanacak bir krizden etkilenmemesi neredeyse imkânsız. Böyle bir ihtimal, tasarruf ve yardımlaşmanın öneminin daha iyi anlaşılmasını zorunlu kılıyor. İşte bu noktada, ülkemizde uzun bir süredir uygulanmakta olan gıda bankacılığı sisteminden biraz bahsetmek istiyorum. Amacım bir nebze olsun farkındalık oluşturmak.
Türkiye’de Gıda Bankacılığı
Gıda bankacılığı, 1960’lı yıllarda Amerika’da başlayan ve daha sonra giderek bütün dünyada yaygınlaşan bir sistem. Bu sistemde, gıda bankacılığı faaliyeti gösteren kurum ve kuruluşlar kendilerine bağışlanan her türlü gıdayı uygun koşullarda muhafaza ederek ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor. İsmi gıda bankacılığı olsa da sistem; giyecek, temizlik ve yakacak maddelerinin bağışını da kapsıyor.
Türkiye’de 2000’li yılların başında yasal alt yapısı da oluşturularak gündemimize giren gıda bankacılığı sisteminin vergisel bazı avantajları bulunuyor. Yasal düzenlemelere göre; gelir vergisi ve kurumlar vergisi mükellefleri, yaptıkları bağışları vergi matrahından indirebiliyorlar. Ayrıca, gıda bankacılığı kapsamında bağışlanan mallar için KDV istisnası da mevcut. Bu avantajlar sayesinde gıda bankacılığı yardımsever kişi ve kuruluşlar için oldukça cazip bir hayır faaliyeti olarak ön plana çıkıyor.
Sistemin İşleyişi ve Yapılacak Bağışların Niteliği
Gıda bankacılığı, genellikle dernek ve vakıflar aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Bağışı kabul edecek olan dernek veya vakfın tüzük veya senedinde; ihtiyacı bulunanlara gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi yardımı yapabilmesine ilişkin hükümlerin bulunması lâzım. Bu dernek ve vakıflar gıda bankacılığı dışında başka alanlarda da faaliyet gösterebilirler. Bunların kamuya yararlı dernek veya vergiden muaf vakıf olmalarına da gerek yok. Gıda bankacılığı sisteminin Türkiye’de ilk defa uygulamaya alındığı dönemde, belediyeler kapsam dışındaydı. Ancak 2012 yılında Belediye Kanunu’nda bir değişiklik yapılarak belediyelerin de gıda bankacılığı yapabilmesinin önü açıldı.
Gıda bankacılığı sisteminde yapılan bağışlar şartlı bağış niteliğini taşıyor. Yani bu bağışların, bedelsiz olarak ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak şartıyla yapılması gerekiyor. Gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi niteliğini taşımayan ürünler gıda bankacılığı kapsamında değerlendirilmiyor. Bu konu oldukça açık ve net. Ancak kimi zaman gıda maddesi dışındaki malların bağışında ihtilaflar yaşanabiliyor. Örneğin uygulamanın ilk yıllarında gıda maddelerini pişirmek üzere yapılacak tüp bağışının gıda bankacılığı kapsamında olmadığı kabul ediliyordu. Ancak daha sonra ısınma veya yemek pişirmede kullanılan mutfak tüpleri de kapsama dahil edildi.
Maliye’ye gıda bankacılığı bağışlarıyla ilgili sorulan sorular doğrultusunda; kemer, ayakkabı, tıraş bıçağı, tıraş köpüğü veya bebek bezi olarak sayılan ürünlerin, giyecek ve temizlik maddeleri olarak gıda bankacılığı kapsamında bağışa konu edilebildiğini söyleyebiliriz. Ancak çanta, cüzdan, giyim aksesuarı, haşere ilaçları, krem, ayakkabı boyası, her türlü kırtasiye ürünü, yara bandı, deodorant, parfüm, oda spreyi ve benzeri ürünler bu kapsamda değerlendirilmiyor.
Bağışçılara Sağlanan Vergisel Avantajlar
Vergisel düzenlemelere göre; gıda bankacılığı kapsamında bağışlanan malların maliyet bedelleri, bağışçılar tarafından gelir veya kurumlar vergisi matrahının hesaplanması esnasında gider yazılabiliyor veya yıllık gelir vergisi beyannamesi üzerinde bağış olarak gösterilip, vergiye tabi gelirden indirilebiliyor. Ayrıca KDV Kanunu’na göre bağışa konu maddelerin teslimleri, katma değer vergisinden istisna edilmiş durumda.
Bağışlanacak mallar, bağışı yapan ticari işletmeye dahilse, bu malların maliyet bedeli gider olarak dikkate alınıyor. Bağışın belgelendirilmesi için, bağış yapılan dernek veya vakıf adına fatura düzenlenmesi gerekiyor. Faturada bağışlanan mala ilişkin bilgilere eksiksiz olarak yer verilmesi lâzım. İlgili faturada malın bedeli olarak, “KDV hariç” maliyet bedeli yazılıyor. Ve yine faturada “İhtiyaç sahiplerine yardım şartıyla bağışlandığından KDV hesaplanmamıştır” ibaresine yer verilmesi gerekiyor.
İşletmeye dahil olmayan madde ve malzemelerin, dışarıdan satın alınarak bağışlanması da mümkün. Bu sistemde bağışçı yardım malzemesini piyasadan tedarik ediyor ve fatura tedarikçiler tarafından bağışçı adına düzenleniyor. Bu durumda, bağışlanan malların maliyet bedelinin gider yazılması söz konusu değil. Yapılan bağış, yıllık beyannamenin bağış ve yardımlara ilişkin bölümüne yazılarak vergi matrahından indiriliyor. Beyanname üzerinden indirim konusu yapılan işlemlerde bağışı yapan tarafından bir belge düzenlenmesine gerek bulunmuyor. Ancak bağış yapılan malın edinimine ilişkin faturaların saklanması zorunlu.
Örneğin pantolon üretimiyle iştigal eden bir vergi mükellefi, satışını yaptığı ürünlerin bir kısmını gıda bankacılığı yapan bir derneğe, ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere bağışlıyorsa, bağışladığı pantolonların maliyet bedelini muhasebe kayıtlarında doğrudan gider olarak gösterebiliyor. Ancak bu mükellef söz gelimi aynı derneğe fakirlere dağıtılmak üzere piyasadan aldığı gıda maddelerini bağışlıyorsa, o zaman bunların maliyet bedelini yıllık beyannamenin bağış ve yardımlar bölümünde göstererek indirim konusu yapabiliyor.
Gıda Bankacılığında Farkındalığın Oluşması Oldukça Önemli
Dünya nüfusunun giderek artıyor olması, insanların temel gıda maddelerine erişim sorununu da beraberinde getiriyor. Yaşanan savaşlar ve iklim değişiklikleri gıda güvenliğini tehlikeye atıyor. Birleşmiş Milletlerin yayımladığı 2022 Küresel Gıda Krizi raporuna göre, 2021'de 53 ülkede/bölgede yaklaşık 193 milyon insan gıda güvenliği sorunu yaşıyor.
Gıda israfı da çok önemli bir başka sorun. Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yapılan bir araştırmada, Türkiye'de her yıl 7,7 milyon tondan fazla gıdanın israf edildiği tespiti yapılmış. Bu rakam, ülkemizde her yıl kişi başına 93 kilogram yiyeceğin çöpe atıldığı anlamına geliyor. Sonuç olarak ne yazık ki Türkiye, dünya genelinde en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında yer alıyor.
Gıda bankacılığı, son kullanma tarihi yaklaşan, paketleme hatası veya üretim fazlalığı gibi sebeplerle işletmelerde çöpe atılma ihtimali oluşan malların, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması açısından çok elverişli bir sistem. Türkiye’de de uzun yıllardır gıda bankacılığı yapan birçok dernek ve vakıf bulunuyor. Gıda bankacılığının sağladığı vergisel avantajların ön plana çıkarılarak, yardım yapılmasının daha fazla özendirilmesi ve bu konudaki farkındalığın artırılması gerekiyor. Zira yaklaşan gıda krizinin arifesinde bu sistemin bilinirliğinin artması ve etkin bir şekilde çalışması, yoksulluğun ve israfın önlenmesine önemli katkılar sağlayabilir.