Değerli Okurlarım!
Artık 2024 yılının son çeyreğine girmiş bulunuyoruz. Enflasyon, döviz kuru, faiz oranları ve emeklilik sistemi tartışmaları derken, gündem yine dopdolu.
Ekim ayı itibariyle bütçe maratonu da başladı. 2025 yılı Bütçe Kanun teklifi geçtiğimiz hafta TBMM'ye sunuldu.
Merkezi yönetim kapsamındaki bütün kurum ve kuruluşların bütçeleri, öncelikle Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, ardından TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek. Meclisin bütçe mesaisi bu şekilde yıl sonuna kadar devam edecek.
2025 yılı bütçesinde dikkat çeken rakamlar var. Gelin, hep birlikte 2025 yılı bütçesine bir göz atalım!
Bütçe Giderleri Ne Durumda?
2025 yılında toplam bütçe gideri 14,7 trilyon olarak öngörülmüş durumda. Personel giderlerinin, 3,5 trilyon ile toplam giderler içerisinde yaklaşık %23,6’lık bir paya sahip olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin en yaygın ve kalabalık personeline sahip olan Milli Eğitim Bakanlığı'nın personel giderleri ise tek başına 1 trilyon liraya ulaşıyor. Sağlık Bakanlığı, yaklaşık 567 Milyar liralık personel gideriyle ikinci sırada yer alıyor.
Türkiye, nüfusu artan ve her geçen gün daha fazla kamu hizmetine ihtiyaç duyan bir ülke. Eğitim ve sağlık hizmetleri de birincil öneme sahip. Bu yüzden kamu personel giderlerinin artması gayet normal. Ancak artan hizmet ihtiyacını daha fazla personel istihdam ederek değil, verimliliği artırarak çözmenin yollarını aramalıyız. Aksi takdirde devletin personel giderleri katlanarak artacak.
Bir diğer önemli bütçe kalemi de, faiz giderleri. 2025 yılı için tahmin edilen faiz gideri 1,95 trilyon lira. Bu rakam, bütçe gider toplamının %13’ü ediyor. İşte kurtulmamız gereken noktalardan birisi de bu.
Öte yandan, mal ve hizmet alımları 1 trilyon lira civarında öngörülüyor. Cari transfer harcamaları ise 5,8 trilyon lira olarak tahmin edilmiş.
Giderlerin Artış Oranı
2024 yılı öngörülerine şöyle bir geri dönüp baktığımızda toplam bütçe giderlerinin 11,2 trilyon olarak tahmin edildiğini görüyoruz. 2025 yılında bu rakam yaklaşık 3,5 trilyon artarak 14,7 trilyon liraya yükseliyor. Yani neredeyse %32’lik bir gider artışı söz konusu.
Şimdi bu artış oranını, enflasyon tahminleriyle karşılaştıralım.
OVP’deki tahminler yıllık enflasyonu iki farklı şekilde gösteriyor. Birisi TÜFE yıl sonu değişim oranı, diğeri ise GSYH deflatör artış oranı.
2025 için TÜFE yıl sonu değişim oranı %17,5 olarak tahmin ediliyor. Oldukça iyimser bir seviye. GSYH Deflatör Artışı oranının ise %33,9 olarak tahmin edildiğini görüyoruz.
Bu açıdan bakıldığında bütçe giderlerinin yaklaşık olarak GSYH Deflatörü tahmin oranında artacağını söyleyebiliriz.
Bütün bu oranların, memur maaşları için birer gösterge olduğunu da unutmayalım.
Vergi Gelirlerinde Artış
Biraz da vergi gelirlerine bakalım.
2024 yılı sonunda 8,3 trilyon lira olarak tahmin edilen vergi gelirlerinin, 2025 yılında yaklaşık 12,6 trilyon liraya çıkması bekleniyor. Artış oranı neredeyse %52.
Gider tahminindeki %32’lik artışa ve 2025 yılı sonu için beklenen enflasyon rakamına kıyasla, vergi gelirleri artış oranının çok yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Görünen o ki ekonomi yönetiminin 2025 yılı vergi beklentisi büyük.
Vergi gelirlerindeki bu yüksek artış beklentisi, sanki yeni vergisel düzenlemelerin yürürlüğe gireceğine işaret ediyor gibi. 2025 yılı kazançlarına uygulanacak asgari kurumlar vergisi ve kaldırılan bazı istisna ve indirimlerin, vergi gelirlerine çok olumlu katkılar yapacağı da bekleniyor olabilir.
Mali Anestezi ve Vergide Reform
Şimdi de vergi gelirlerinin yapısına bir bakalım.
Gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergilerin, toplam vergi gelirleri içerisindeki payı %30. Bu gelirlerin 2,1 trilyonu gelir vergisinden, 1,7 trilyonu ise kurumlar vergisinden geliyor.
Gelir vergisi hasılatının yaklaşık %92’si stopajla yapılıyor. Beyana dayanan gelir vergileri yalnızca %6 civarında. KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı 2025 yılında da neredeyse %70’lere dayanacak.
İşte tam burada, literatürde “mali anestezi” kavramı diye bilinen olgu ortaya çıkıyor.
Nedir bu mali anestezi?
Mali anestezi, en basit ifadeyle, vergi ödendiğinin farkına varılmaması durumunu ifade eder. Bu durum, gelir vergisinde stopaj usulüyle ortaya çıkar. Çoğu zaman mükellef yalnızca ele geçen net ücrete odaklanıp, kısa vadede ödemiş olduğu verginin farkına varmayabilir.
KDV gibi dolaylı vergilerde de vergi, fiyat mekanizması içinde kaybolur. Bireyler ödedikleri vergiyi fiyatın bir parçası olarak kabul ederler ancak, aslında vergiyi onlar öderler.
Şimdi dolaylı vergileri, zaten harcama yaparken ödüyoruz. Gelir vergisini de %92 oranında beyanla değil, stopajla ödüyoruz.
Bu vergi toplama sistemi böyle devam ettiği müddetçe, toplumda vergi bilincini ve vergi ödeme alışkanlığını yaygınlaştırmak mümkün değil.
Zira vergi ödüyoruz ama ne ödediğimizin pek de farkında değiliz!
Vergide yapısal reform işte bu alanlarda olmalı. Vergi ödemede beyan usulünü yaygınlaştırmak, hepimizi sistemin bir parçası haline getirmek gerekiyor.
Vergi Harcamaları Dikkat Çekiyor!
Vergi harcaması nedir?
Vergi harcaması; bazı sosyal ve ekonomik hedeflere ulaşmak adına vergi kanunlarında indirim, istisna ve muafiyetler öngörülmesi ve bu suretle Devletin bir kısım gelirinden vazgeçmesidir.
2025 yılı için tahmin edilen toplam vergi harcaması rakamının yaklaşık 3 trilyon TL civarında olduğunu görüyoruz.
Bu rakamın 1,4 trilyonu gelir vergisi, 700 milyarı ise kurumlar kanunundan kaynaklanıyor. KDV ve ÖTV vergi harcamalarının toplamı ise 650 milyar TL olarak öngörülüyor. Geriye kalan miktar diğer vergi kanunlarından kaynaklanıyor.
Vergi harcamalarını daha iyi anlamak için şu noktayı açıklığa kavuşturmakta fayda var:
2025 yılı vergi gelir tahmini ve vergi harcamalarını topladığımızda devletin yaklaşık olarak 15,8 trilyon liralık bir vergi gelir potansiyeli olduğunu görüyoruz. Yani devlet, 2025 yılında 3 trilyon liralık bir vergi harcaması yaparak, potansiyel gelirinin yaklaşık %19’undan feragat etmiş olacak.
Peki, vergi harcaması neden yapılır?
Belirli ekonomik hedeflere ulaşmak için, öyle değil mi?
Örneğin, bir sektörde KDV indirimi yaparsınız ve bu indirimle birlikte o sektörde fiyatların düşmesini, tüketimin artmasını, dolayısıyla şirketlerin büyüyüp gelişmesini ve istihdamın artmasını beklersiniz.
Böylelikle ilk başta 1 birim vergiden vazgeçersiniz ama, meydana gelen ekonomik büyüme sayesinde daha sonra 2 birim vergi toplayabilirsiniz. Bu nedenle, vergi harcaması aslında bir tür yatırım harcamasıdır. Ancak bu harcamalar ekonomik büyümeye, üretim veya istihdama olumlu bir katkı sağlamıyorsa, vazgeçilen bu vergiler yük olarak başka kesimlerin omuzlarına biner.
Demek istediğim şu:
Vergi harcamalarının gözden geçirilmesi ve etkinliğinin analiz edilmesi şart. Ekonomiye olumlu bir katkısı olmadığı tespit edilen vergi istisna ve indirimlerinin uygulanmasına da derhal son verilmeli.
Bu konuda ekonomi yönetimi tarafından bazı adımlar atılıyor. Devamının 2025 yılında gelmesini bekliyorum.
Yeni Bütçe Hayırlı Olsun!
Bütçe, 2023 yılında 1,3 trilyon açık vermişti. 2024 yılının ilk 9 ayı itibariyle bütçe açığı 1 trilyon lirayı aştı. Gelecek yıl projeksiyonunda merkezi yönetim bütçe giderleri, 14,7 trilyon lira olarak öngörülüyor. Gelir hedefi ise 12,8 trilyon lira olarak belirlenmiş. Yani, 2025 yılında 1,9 trilyon lira bütçe açığı bizleri bekliyor.
Bütçe Kanunu teklifinde; “ödenekler toplamı ile tahmini gelirler arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır” deniliyor.
Orta Vadeli Program’daki 3 yıllık tahminleri de göz önüne aldığımızda; -en azından orta vadede- kamunun ciddi bir bütçe açığı ve borç yükü taşımaya devam edeceğini söylemek mümkün.
OVP’de 2025 yılında az da olsa faiz dışı fazla verileceği öngörülmekte. Ancak yapılan tahminler, 2027 yılına kadar faiz giderlerinde oransal olarak pek de bir azalmanın olmayacağına işaret ediyor.
AK Parti hükümetlerinin bütçe performanslarında yıllar boyu en önemli başarı göstergesi, faiz dışı fazla rakamları olmuştu. Faiz dışı fazla, mali disiplinin sağlanmış olduğunun bir göstergesiydi.
İnşallah önümüzdeki dönemde mali disiplinin tam anlamıyla sağlandığı ve kalıcı şekilde faiz dışı bütçe fazlasının verileceği bütçeler yaparız.
Yeni bütçe hepimize hayırlı olsun!